Flandrin, Paris'te yoksul bir sanatçı olarak yaşarken 1832'de kazandığı Prix de Rome isimli burs sayesinde beş yıl süreyle Roma'da eğitim görme şansı kazanmış ve bu sayede İtalya ve Fransa'da ünlenmiştir. Flandrin'ın kazandığı bursun bir şartı, dönem dönem ürettiği farklı tipteki eserlerden örneklerini ülkesine yollaması idi. Ressamın bu sebeple Fransa'ya yolladığı eserlerinden biri de 1837'de tamamlanmış ve III. Napoleon tarafından satın alınmış olan "Deniz Kenarında Oturan Çıplak Genç Adam" çalışmasıdır. Dönemin Fransız sanat eleştirmenlerinin oldukça ilgisini çekmiş olan bu eser aynı zamanda Flandrin'ın ilk dönem eserlerinden biri olmasına rağmen en popüler yapıtıdır.
Klasik bir çıplak erkek figürü üzerine tasarlanmış eser aslında bir (Study / Etude) olarak geçer. Resimde başını dizlerinin arasına almış ve ellerini önde kenetlemiş olan bir delikanlının bir deniz kenarında kayanın üzerine oturmuş olduğu görülür. Genç adamın kimliğine dair eserde herhangi bir işaret bulmak söz konusu değildir. Sadece figür değil, aynı zamanda eserde görülen manzara da herhangi bir açıklayıcı simge veya işaret taşımaz.
Genç adamın yüzündeki ifade net biçimde görünmez, dolayısıyla da ruh hali hakkında en ufak bir fikir yürütmek olası değildir. Aynı zamanda neden bir denizin kenarında oturduğu ve neden başı önde öylece durduğuna dair hiçbir ipucu da bulunmamaktadır. Delikanlının bir gemi kazası sonrası karaya çıkmış olması muhtemelken, koyun sürüsünü kaybetmiş bir çoban olması da bir o kadar olasıdır. Bu sebeplerden ötürü eserin özel bir hikayeyi veya kimliği vurgulamak adına yapılmadığı, dolayısıyla da yalnızca bir çıplak erkek figürü çalışması olduğu düşünülebilir. Roma'da öğrenim gördüğü yıllarda antik Roma heykellerinden klasik atlet figürleri çalışan Flandrin'ın eserindeki genç adamın görüntüsünü bu heykellerden esinlenerek oluşturmuş olması muhtemeldir.
Eser, tinsellik ve güzellik adına yaratılmış en seçkin örneklerden biri olarak kabul edilmiştir. Bu başarının sebebi yalnızca figürün son derece gerçekçi görünen kolları, elleri veya ayakları değil, aynı zamanda gizemli bir çağrışım yapan bir daire ve bir üçgeni iç içe barındıran duruşudur da. Bu fetüs izlenimi yaratan duruş erkek bedeninin erotizmini öne çıkarırken bir yandan da bir erkeğin ruhsal yönünü ortaya koyar. Bu poz, Flandrin'dan sonra birçok ressam ve fotoğrafçı tarafından kullanılmıştır.
Eser dünya çapında popülerleştikçe taşıdığı anlam da zaman içinde değişmiştir. Özel olarak amaçlanmamış olsa da eserin kendine dönük, edilgen ve yabancılaşmış gibi görünen doğası zaman içinde eşcinsellikle bağdaşlaştırılan klişelerden nasibini almış, ve 20. yüzyılda bir eşcinsel ikonuna dönüşmüştür.
Hiçbir hikaye anlatmayan, hiçbir doğrudan amacı olmayan, ve kimliği bile anlaşılmayan bir genç adamı gösteren bu eseri çekici kılan ana faktör aslında doğal oluşudur. Modeli olduğu gibi, bir doğal gerçeklik şeklinde sunan ressam bu sayede bir düşünceyi ifade etmeden sadece seyircinin ruhuna işleyecek bir görünüm elde etmiştir. Teslimiyete, vazgeçmeye, razı olmaya, belki de kaderin gizemine dair çağrışımlar içeren bu duruş ve görünmeyen yüz, geriplandaki denizin dinginliği ile de birleşerek seyircide hayalgücünü harekete geçiren güçlü bir görüntü oluşturur. Merakla esere bakan seyirci birazdan genç adamın doğrulup ayağa kalkacağı, yüzünü kaldırıp bakacağı ve belki konuşacağı anı hevesle bekler.
Konum: Orsay Müzesi "Musée d'Orsay", Paris
Tarih: 1835-36
Dönem: 19. Yüzyıl
Akım: Akademizm "Academic Art"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder